Cuma günü sinemadaydım. Sayfalarını büyük bir heyecanla çevirdiğim melekler ve şeytanlar (angels & demons) kitabının sinemaya uyarlanmış hali gösterimdeydi. Da vinci şifresi (the da vinci code) ‘nin de yazarı olan Dan Brown ‘un eserinden sinemaya uyarlanan bu ikinci filmi izlemeye değer gerçekten. Sürükleyici bir konu, esrarengiz ve tarihi olaylar, komplo teorilerini sevenlerin daha çok hoşlanacağı bir film: Melekler ve şeytanlar.
Da vinci şifresinde de yaşadığım o hayal kırıklığını melekler ve şeytanlar filminde de yaşadım. Neden bilmiyorum kitaptan sinemaya uyarlanan filmler kitapta ki o tadı vermiyor. Belki de sinema süresinin kısıtlı olması, mekan ve oyuncu seçimleri bu unsuru etkiliyordur. Özellikle filmin sonunda ki vay canına adam çok kurnazmış dediğiniz sahneleri kitapta okurken sayfaları nasıl çevirdiğinizi bile anlamıyorsunuz. Ama sinema da bir eksikliğin olduğunu fark ediyorsunuz. Diyeceğim şu ki; kitaptan sinemaya uyarlanan filmlerin kitabı okurken verdiği o heyecan ve tad tam anlamıyla yok.
Olaya birde şu açıdan bakmak gerekirse; kitabı okuyan kişi karakterleri, mekanı ve olayları kendi kafasında canlandırıyor ama sinema da öyle bir durum yok. Herşey sizin için yapılmış zaten. Karakterler hazır mekan hazır olaylar hazır. Sanırım o ince çizgi burada ayrılıyor.
Dan Brown ‘un severek okuduğum diğer kitabı dijital kale ‘nin de sinemaya uyarlansı için gerekli izinlerin alınmaya başlandığı haberini de vereyim size buradan =)
Ben de bu yoğunluğun içinde fırsat bulup izleyebildim 2 hafta önce. Çok beğendim, söylediğin gibi esrarengiz ve sürükleyici.
Ancak, kitap ve sinema arasındaki farklılıklardan ben de hoşlanmıyorum. Ama sanırım buna alışmamız gerek, geneli değiştiriliyor.. Kitap biraz daha özgürlük sunuyor demek ki bize. Biz yaşatıyoruz kitapta mekanı ve kişileri.
Evet Duygu dediğin gibi kitabı okurken karakterleri, mekanı, olayları canlandırmak sadece bizim hayal gücümüzle sınırlı : )